bişeyler bişeyler

Fotoğrafım
Ankara'nın bağlarından geliyorum, China
Tuhaf kostüm ve aletlerle göllere girip çıkan birisiyim. kurumuş yapraklara basmayı seviyorum. mikroskop fotoğrafçılığı yapıyorum. büyüyünce bando şefi olacağım.

22 Kasım 2011

İstanbul-Ankara

İstanbullularla Ankaralıları hızlıca kavuşturmak için yarmışlar Bolu dağını ve Ankaralı körfezin büyük fabrikaları arasından geçerek varır İstanbul’a. İstanbul’u ilk defa gören Ankaralı hayatın hızlı aktığını söyler bu şehir için. İnsanlar devamlı doğuma yetişecek doktor gibidir.
Varır varmaz yedi tepeye, karışmaya başlar kafası. Vapura binerken tedirgindir. Suya düşecek sanar kendisini. Normal bir insan gibi vapura binip manzaranın keyfini çıkaracağına Ankaralı suyun (denizden bahsediyor)  soğuk olduğundan ve acaba hiç düşen olmuş mudur?  ya da vapur batsa ne yaparız?  diye düşünür devamlı. Denizanası onun için ihtiyaç olmaksızın evrimleşmiştir. Ve bu düşüncesini “ne işe yarıyo la bu?” gibi anlamsız dışavurumla dile getirir. Balıktan da çok anlamaz. Denizden çıkan biraz büyük bir balığı sazan ya da turna sanır. Bindiği vapur yanaşırken iskeleye vapuru korumakla görevli araba lastiklerinin çıkardığı sese takılır kafası.
Martıları sever Ankaralı. Memur gibi der, simitle karnını doyuruyor. Karşı kelimesi çözülmesi sıkıntılı bir problemdir. Devamlı nerde olduğunu şaşırır. Avrupa Yakası sözcüğünün anlamını harita ve atlasa baksa da anlamaz. Birinci-İkinci Köprü,  akıntı, karşı, çarşı, poyraz, galata köprüsü ve galata kulesi, çımacı, poyraz, karayel gibi kelimelerin anlamını bilmeden ölür Ankaralı. Harem , Esenler, Ataşehir gibi yerlerin ortak adıdır AŞTİ.
Sadece Haremden günde iki milyona yakın insanın giriş çıkış yaptığını öğrendiğinde inanmaz. Söylemez bunu, ama inanmaz. Ankaralı Ankara’da İstanbul takımlarını tutarken İstanbul’a vardığında Ankaragücü’nü över İstanbul takımlarına söver. Onun için varsa yoksa 19  Mayıs stadyumudur. Diğerleri de ya ondan büyüktür, ya da küçük. Önce galata kulesi ile hesaplaşmaya başlar. “ Bi numarası yok aslında, Atakule daha uzun” der kendi kendine. Ona göre İstiklal caddesi; Karanfil sokakla Konur sokağın uç uca eklenmesi ile Ankara’da zaten  görebileceği bir yerdir.
Ankaralı sevmez İstanbul’u. İster sevmeyi ama sevemez. Ama şunu iyi bilir. Ana rahminde sorulsaydı nerde dünyaya gelmek istersin diye, kesinlikle İstanbul derdi Ankaralı. Belki sadece doğmadığı için sevmez bu memleketi. 
Hasan Göktaş'tan...

Hiç yorum yok: